Sağlık

Multidisipliner bir bilimsel ekipten malign melanomun erken tanısına yönelik önemli proje

Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Ayşe Caner tarafından yürütülen “Melanomun Erken Tanısında ve Displastik Nevustan Ayırımında Deri ve Kan Örneklerinde Mikrobiyota ve Lipid Profillerinin Rolü” başlıklı proje TÜBİTAK- ARDEB 1001- kapsamında desteklenmeye uygun bulundu. Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı.

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. proje grubunu makamında karşılayarak tebrik etti. Dr. Necdet Budak, “Ülkemizin tam akredite, öğrenci odaklı, lider araştırma üniversitesi olarak TÜBİTAK’ta liderliğimizi sürdürüyoruz. Kültür haline getirerek sürdürülebilir hale getirdiğimiz Ar-Ge, inovasyon ve araştırma ekosistemimiz meyvelerini vermeye devam ediyor. Multidisipliner konseptte hazırlanan projelerimiz TÜBİTAK başta olmak üzere hem ulusal hem de uluslararası değerlendirme ve finansman kuruluşlarından destek almaya devam ediyor. Doç. Hazırladıkları projeyle araştırma ve geliştirme vizyonumuza nitelikli katkı sağlayan Ege Tıp Fakültesi Parazitoloji NAME ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü Temel Onkoloji NAME öğretim üyesi Prof. Dr., “Ayşe Caner’i ve proje grubunu tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.

Araştırmanın detayları hakkında bilgi veren proje koordinatörü Doç. Ayşe Caner, “Melanom, kötü huylu bir deri tümörüdür ve son yıllarda görülme sıklığı giderek artması ve en ölümcül deri kanseri olması nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur. Melanomda prognoz ve sağkalım oranları doğrudan hastalığın evresi ile ilişkilidir ve lezyonların erken tanı ve tedavisi hayati önem taşıdığından melanomun erken tanısı için biyobelirteçlere ihtiyaç duyulmaktadır. Öte yandan Displastik Nevus’un (DN) melanomu taklit edebildiği, melanomun habercisi olabileceği ve melanom gelişme riskini artırabildiği bilinmektedir. DN’den melanom gelişimine neden olan faktörler ve moleküler patogenez net olarak bilinmediğinden bu alanda daha fazla yeni çalışmaya ihtiyaç vardır. Klinik şüphe veya melanom riski nedeniyle her DN’nin eksize edilmesi eğilimi vardır. Bu durum gereksiz iş yüküne, maliyete, hastalarda korkuya, çoklu lezyonu olanlarda ise skar nedeniyle kozmetik sorunlara yol açabilmektedir. “Bu anlamda rutin muayene sırasında klinisyene yol gösterebilecek, melanomu erken aşamada tespit edebilecek, nevüs ve melanom ayrımını yapabilecek, gereksiz cerrahiyi önleyerek sağlık bakım maliyetlerini azaltabilecek, aynı zamanda yeni veriler sunabilecek yeni verilere ve noninvazif biyobelirteçlere ihtiyaç var. Malign dönüşüm mekanizmaları hakkında” dedi.

 

“Literatürde kanser ve kan mikrobiyotasına ilişkin çalışmalar oldukça sınırlıdır.”

Doç. Prof., bugün mikrobiyota değişikliklerinin kanserin gelişimi ve büyümesiyle bağlantılı olduğunun ve tedaviye yanıtı etkileyebileceğinin ortaya çıktığını belirtti. Ayşe Caner, “Ayrıca insan cilt mikrobiyotası ile cilt kanserleri arasındaki ilişki hakkında da çok az şey biliniyor. Melanom deri sürüntü örneklerinde bakteriyel mikrobiyota ile ilgili az sayıda çalışma olmasına rağmen bunların çoğu in vivo/in vitro çalışmalardır. Ayrıca ciltte mantar ve parazitler de dahil olmak üzere ökaryotik mikroorganizmaların mikrobiyotası üzerine herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Öte yandan, klasik olarak steril olarak kabul edilse de kan mikrobiyotası yeni ve üzerinde az çalışılmış bir kavramdır ve son zamanlarda oldukça fazla ilgi görmeye başlamıştır. Kan mikrobiyotasının translokasyon yoluyla vücut bölgelerinden kaynaklandığı, özellikle mikrobiyal DNA’ların insan derisi ve ağız mikrobiyotasıyla paylaşıldığı gösterilmiştir. Epitelyal bariyer değişikliklerinin, kana yer değiştiren mikrobiyal popülasyonlarda değerli rollere sahip olduğu rapor edilmiştir. Bu nedenle dolaşımdaki mikrobiyal popülasyonların ve bunların varyasyonlarının hastalıkların teşhisinde değerli bir biyobelirteç olabileceği belirtilmektedir. “Ancak literatürde kanser ve kan mikrobiyotası ile ilgili çalışmaların sayısı oldukça sınırlıdır” dedi.

Doç. Ayşe Caner, “Son yıllarda lipitlerin kanserin gelişimi ve ilerlemesi üzerindeki etkileri ortaya çıkmaya başladıkça bu konuya olan ilgi de artmaya başladı. Çalışmalar, lipitlerin kanser hücrelerinin çoğalması, metastazı ve anjiyogenezinde rol oynadığını ve kanser gelişimi ve ilerlemesi ile ilgili olduğunu bildirmiştir. Sağlık ve hastalık durumlarının lipit profilinin karşılaştırılması, kanserdeki biyobelirteçlerin keşfinde en değerli uygulamalardan biridir. Olağandışı hücresel lipid boyutu ve bileşiminin, kanserin başlamasına ve gelişmesine katkıda bulunan hücresel işlevlerdeki değişikliklerle bağlantılı olduğu rapor edilmiştir. “Ayrıca çalışmalardan elde edilen bilgiler, lipitler ile mikrobiyota arasındaki ilişkinin önemini ortaya koymuş ve lipitlerin konak fizyolojisi üzerindeki etkilerinin mikrobiyotaya bağlı olduğunu ortaya koymuştur” dedi.

 

“Gönüllülerden yüzeysel deri ve kan örnekleri alınacak.”

Bilimsel çalışmanın hedeflerinden bahseden Doç. Ayşe Caner, “Projemizin amacı, melanomun erken tanısında kan ve derideki lipitlerde ve mikrobiyal popülasyonlarda meydana gelen değişiklikleri içeren noninvaziv biyobelirteçleri tanımlayarak DN’den ayırmak, epitelyal bariyer değişikliklerini ve derinin translokasyonunu belirlemektir. Mikrobiyotanın kana aktarılması ve melanom gelişim sistemindeki lipitlerin ve mikrobiyotanın rollerinin gösterilmesi. Bu amaçla in situ, evre I ve II melanom lezyonu olan hastalar ile DN ve benign nevüs (BN) olan bireyler çalışmaya dahil edilecektir. Her gönüllüden yüzeysel deri örnekleri ve kan örnekleri toplanacak. Bu örneklerde deri/kan mikrobiyotası ve lipid profilleri araştırılacak, özellikle kana taşınan hem bakteriyel hem de ökaryotik mikroorganizmaların analizleri gerçekleştirilecek. Sıralama sonrasında elde edilen bilgiler, inceleme ve filtreler sonrasında BLAST algoritması ile eşleştirilecektir. Metagenomik analizlerle istatistiksel olarak en anlamlı olduğu belirlenen mikroorganizmalardan 4-6 tanesi seçilecek ve bu mikroorganizmaların DNA’ları farklı bir deney setinde PCR tekniği ile doğrulanacak. Lipidomik analizler için lipit izolasyonu yapılacaktır. Ortaya çıkan ekstraktlar kurutulacak ve hızlı bir vakumlu santrifüj ile liyofilize edilecektir. Bu liyofilize numuneler, lipit analizi için Güney Kore Yonsei Üniversitesi Kimya Bölümü’ne gönderilecek. Ortaya çıkan lipitler tanımlanacak ve potansiyel lipit işaretleyici adaylarını taramak için lipit türlerinin niceliksel sonuçlarıyla istatistiksel analizler gerçekleştirilecektir. “Elde edilen bilgiler daha sonra mikrobiyota ve klinik verilerle karşılaştırılarak analiz edilecek” dedi.

 

Multidisipliner ve uluslararası araştırma grubu

Proje; Doç. Prof. Dr., dermato-onkolog, patolog, moleküler onkolog, moleküler biyolog, biyoenformatikçi ve kimyagerlerden oluşan multidisipliner bir araştırma grubu tarafından yürütüleceğini vurguladı. Dr. Ayşe Caner, Yonsei Üniversitesi’nden lipidomik konusunda oldukça tecrübeli bir kimyagerin araştırmacı olarak görev yapacağını belirtti.

Doç. Ayşe Caner’in yürütücülüğünde yürütülen projede, Prof. Dr. Işıl Karaarslan, Prof. Dr. Myeong Moon, Doç. Dr. Nilay Duman, Dr. Öğr. Gör. Üye Ufuk Mert, Öğr. Gör. Görmek. Dr. Umut Şahar Doç. Araştırmacı olarak Prof. Dr. Banu Yaman ve Dr. Öğr. Üyesi Yasin Kaymaz danışman olarak görev yapmaktadır.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu